ÖZET
Majör travma, komplikasyonlar ve mortalite artması ile birlikte yoğun bakım ünitesine (YBÜ) kabul edilmenin ana nedenleri arasında yer almaktadır. Bu çalışmanın amacı, YBÜ’ye kabul edilen majör travma hastalarında gözlenen komplikasyonların ve hasta özelliklerinin araştırılmasıdır.
Bu çalışmada 2015 ile 2018 yılları arasında YBÜ’ye kabul edilen “hasarlanma şiddet skoru” (ISS)>15 olan majör travma hastalarının verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Yaş, cinsiyet, yaralanma tipi, komplikasyon oranları, 30 günlük mortalite oranları, YBÜ ve hastanede kalış süresini içeren demografik ve klinik veriler belirlendi. Akut fizyoloji ve kronik sağlık değerlendirmesi (APACHE II) skoru, ISS, travma ve hasarlanma şiddeti skoru (TRISS), revize travma skoru (RTS) ve Glasgow koma skalası (GCS) hesaplandı. Hastalarda mortalite ve komplikasyonlara neden olan risk faktörleri araştırıldı.
Çalışma dönemi içerisinde yoğun bakım ünitemize, yaşları 15-88 yıl arasında (ortalama 42,6±19,2 yıl) değişen 61 hasta [19 (%31,1) erkek ve 42 (%68,9) kadın] kabul edilmiştir. Künt travma oranı (%86,8) penetran hasarlanma oranına (%13,1) göre daha yüksekti. Travma hastalarının %67,2’sinde komplikasyon geliştiği ve bunların görülme sıklıklarına göre sırasıyla akut böbrek hasarı (ABH, %45), pnömoni (%34,4), ağır sepsis veya septik şok (%32,8) ve pulmoner emboli (PE, %9,8) olduğu saptandı. Mortalite oranları, YBÜ ve hastanede kalış sürelerinde komplikasyon gözlenenlerde komplikasyon gözlenmeyen hastalara göre anlamlı olarak daha yüksekti (p<0,05). Tek değişkenli lojistik regresyon analizine göre komplikasyon gelişimi için istatistiksel olarak anlamlı risk faktörü yoktu (p>0,05). Otuz günlük ölüm oranı %27,8 idi. Mortalite için risk faktörleri; tek değişkenli Cox regresyon analizi ile yaş, APACHE II, RTS, GCS, ISS, TRISS, ABH, PE ve çok değişkenli Cox regresyon analizi ile yaş, RTS, GCS, ABH, PE olarak bulundu (p<0,05).
Majör travma hem kendisi ile ilişkili hem de yoğun bakım tedavisi sırasında ortaya çıkan komplikasyonlar nedeni ile önemli bir mortalite nedenidir. ABH ve PE’nin mortaliteyi artıran komplikasyonlar olduğu gözlendi.
Giriş
Travma, dünyada ölüm ve engelliliğin önde gelen nedenleri arasında yer almaktadır (1). Trafik kazaları, düşmeler ve saldırılar sonucunda gözlenen yaralanmalar en yaygın travma nedenleridir (1,2). Genç ve yaşlı hastalarda travmanın nedeni bölgesel özelliklere bağlı olarak farklılıklar gösterebilir (3). Etiyolojik faktörler değişkenlik göstermesine rağmen, majör travma hem genç hem de yaşlı hastalarda sağkalımı ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir.
Majör travma genellikle çok sayıda sistemi etkilediği için bu hastaların başvuru sırasında çoklu disipliner bir yaklaşımla değerlendirilmesi ve tedavi edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla kullanılan skorlama sistemlerinde, genellikle hasarlanma bölgesi ve şiddeti, hastanın solunum sayısı, sistolik kan basıncı, Glasgow koma skalası ve/veya yaş değişkenleri dikkate alınmaktadır. Erken dönemde travma şiddetinin belirlenmesi triyaj yapılmasına, medikal ve cerrahi tedavilerin yönetilmesine olanak sağlar. Travma sonrası dönemde ise özellikle majör travma hastalarında çok sayıda organ sistemi etkilendiği için komplikasyonlar sıklıkla gözlenmektedir ve bu hastaların önemli bir bölümünün yoğun bakım ünitelerinde (YBÜ) tedavi edilmesi gerekmektedir.
YBÜ’ye kabul edilen travma hastalarında komplikasyon ve mortalite oranları, kabul edilmeyen hastalara göre daha yüksek olarak gözlenmektedir. Komplikasyonlar ileri yaşta, yandaş hastalıkları ve daha şiddetli hasarlanması olan hastalarda daha sık görülebilir (4). Bununla birlikte, yaralanma bölgesi de komplikasyonların gelişmesinde etkili olabilir. Genç yaştaki erkek hastalarda, santral sinir sistemi (SSS) hasarının olması komplikasyonlar için bir risk faktörü olarak belirlenmiştir (5). Hasta sonuçlarının iyileştirilmesinde, komplikasyonların ve mortalitenin öngörülmesi ve etki eden risk faktörlerinin belirlenmesi önemlidir. Bu çalışmada, majör travma ile YBÜ’ye kabul edilen hastaların özelliklerinin, gelişen komplikasyonların ve mortaliteye etki eden risk faktörlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Etik Kurul onayı (Tarih: 11.03.2019 ve karar no: 05-392-19) alındıktan sonra Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anabilim Dalı YBÜ’ye, 2015 ile 2018 yılları arasında kabul edilen 61 majör travma hastasının verileri retrospektif olarak değerlendirildi. YBÜ’ye kabul sırasında hasarlanma şiddeti skorunun (ISS)>15 olması çalışmaya alınma kriteri olarak belirlendi. Hastalara ait veriler, hastanenin elektronik veri tabanından ve YBÜ hasta takip formlarından elde edildi. Hastaların yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi (VKİ), travma nedeni, yaralanma bölgesi, komplikasyonlar, mekanik ventilasyon (MV) süresi, yoğun bakım ünitesinde ve hastanede kalış süresi (HKS) ile 30 günlük mortalite oranları değerlendirildi. YBÜ’deki majör travma hastalarında sepsis ve septik şok, çoklu organ yetmezliği (ÇOY), pnömoni, pulmoner emboli (PE) ve akut böbrek hasarı (ABH) gibi gözlenen komplikasyonların varlığı ve sıklığı araştırıldı. “Böbrek Hastalığı: Küresel Sonuçların İyileştirilmesi” (KDIGO) tanım ve sınıflamasına göre serum kreatinin düzeylerindeki değişim ABH’yi belirlemek için değerlendirildi. YBÜ’ye kabul günündeki, akut fizyoloji ve kronik sağlık değerlendirmesi (APACHE II) skoru ve bu skora göre hesaplanmış beklenen mortalite oranı, hasarlanma şiddeti skoru (ISS), travma ve yaralanma şiddeti skoru (TRISS), revize travma skoru (RTS) ve Glasgow koma skoru (GCS) değerleri belirlendi. Komplikasyon gelişmesine neden olabilen risk faktörlerinin belirlenmesi amaçlandı. Mortaliteyi öngörmede demografik özelliklerin, skorların ve komplikasyonların belirleyici olup olmadığı araştırıldı.
İstatistiksel Analiz
Verilerin değerlendirilmesinde, SPSS 11.5 istatistik programı kullanıldı. Tanımlayıcı olarak nicel değişkenler, ortalama ± standart sapma ve ortanca (minimum-maksimum), nitel değişkenler ise yüzde (%) değer olarak belirlendi. Nicel değişken bakımından iki kategoriye sahip nitel değişkenin kategorileri arasında fark olup olmaması, normal dağılım varsayımları sağlanıyorsa Student’s t-testi, sağlanmıyorsa Mann-Whitney U testi uygulandı. İki nitel değişken arasındaki ilişkiyi belirlemek için ki-kare ve Fisher Exact testleri uygulandı. Sağkalıma etki eden faktörleri tanımlamak için Cox orantılı hazard (risk) modeli kullanılarak çok değişkenli analizler gerçekleştirildi. Tek değişkenli Cox orantılı hazard (risk) analizinde anlamlı olan değişkenler (p<0,05) çok değişkenli Cox orantılı hazard analizi ile değerlendirildi. İstatistiksel anlamlılık düzeyi 0,05 olarak kabul edildi.
Bulgular
YBÜ’ye kabul edilen yaşları 15-88 yıl (ortalama 42,6±19,2 yıl) arasında değişen, 19’u (%31,1) erkek ve 42’si (%68,9) kadın olan 61 majör travma hastasına ait demografik veriler, eşlik eden yandaş hastalıklar, yaralanma nedeni, yaralanma bölgesi ve yoğun bakıma kabul edildikten sonra gelişen komplikasyonlar Tablo 1’de yer almaktadır. Hastalarda yandaş hastalıklar arasında en sık olarak hipertansiyonun (HT) (n=13, %21,3), daha az sıklıkta ise kronik obstrüktif akciğer hastalığı (n=5, %8,2), astım (n=4, %6,5), diabetes mellitus (n=3, %4,9) ve kardiyovasküler hastalıkların (n=3, %4,9) yer aldığı gözlendi. Hastalardaki travmanın genellikle trafik kazası (n=40, %65,6), düşme (n=10, %16,4) ve iş kazası (n=3, %4,9) nedeni ile kasıtsız olarak geliştiği (n=53; %86,8) belirlendi. Hastaların 8’inde (%13,1) ise ateşli silah (n=7; %11,5) ve kesici/delici alet (n=1; %1,6) ile penetran hasarlanmanın geliştiği saptandı. Hastalarda gözlenen hasarlanmanın yerleşim yerlerinin dağılımının toraks (n=42, %68,9), alt ekstremite (n=37, %60,7), baş/boyun (n=36, %59), abdominal (n=26, %42,6) ve üst ekstremite (n=23, %37,7) şeklinde olduğu saptandı. Travma hastalarının 41’inde (%67,2) gözlenme sıklıklarına göre sırasıyla ABH (n=27, %45), pnömoni (n=21, %34,4), sepsis (n=20, %32,8) ve PE (n=6, %9,8) komplikasyonlarının yer aldığı belirlendi. ABH gelişen hastaların KDIGO kriterlerine göre sınıflandırılmasında evre-1’de 12 (%44,4), evre-2’de 5 (%25,9) ve evre-3’te 10 (%37) hastanın yer aldığı gözlendi.
Tüm hastaların (komplikasyon gelişen ve gelişmeyen) APACHE II, ISS, TRISS, RTS ve GCS, APACHE II skoruna göre beklenen mortalite oranı, MV süresi, YBÜ ve hastanede kalış süreleri ve 30 günlük mortalite oranları Tablo 2’de gösterilmiştir. Komplikasyon gelişen hastalarda APACHE II skoru ve bu skora göre hesaplanan mortalite oranının, MV süresi, YBÜ ve hastanede kalış sürelerinin ve 30 günlük mortalite oranının komplikasyon gelişmeyen hastalara göre daha yüksek olduğu saptandı (p<0,05). Tek değişkenli regresyon analizi ile demografik veriler, eşlik eden yandaş hastalıklar, APACHE II, ISS, TRISS, RTS ve GCS’nin komplikasyon gelişimi üzerine etkisi değerlendirildiğinde, hiçbir değişkenin (Tablo 3) istatistiksel olarak anlamlı risk faktörü olmadığı belirlendi (p>0,05).
Tek değişkenli Cox regresyon analizi ile yaş, APECHE II, ISS, TRISS, RTS, GKS, beklenen mortalite oranı, ABH ve PE’nin (Tablo 4) mortalite üzerine etki eden risk faktörleri arasında anlamlı olarak yer aldığı bulunmuştur (p<0,05). Çok değişkenli Cox regresyon analizi ile çalışmamızda irdelenen değişkenler arasında yaş, RTS, GCS, ABH ve PE’nin sağkalıma etki eden faktörler olduğu saptanmıştır (Tablo 5). Diğer değişkenlerin varlığında mortalite riskinin, yaşın bir birim atması ile 1,069, GCS’nin ≤8 olmasının >8 olmasına göre 78.052, ABH varlığında 24.860 ve PE bulunması ile 26.915 kat arttığı, RTS’nin bir birim artmasının ise mortalite riskini 0,080 kat azalttığı gözlenmiştir.
Tartışma
Travma hastalarının izlem ve tedavisi yaş, cinsiyet, gelir düzeyi veya coğrafi bölgeden bağımsız olarak önemli bir sağlık sorununu oluşturmaktadır (1). Majör travması olan hastalarda çok sayıda organ hasarı ve buna bağlı komplikasyonlar gelişebileceği için hastaların bir bölümünün YBÜ’de izlenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, YBÜ’ye kabul edildikten sonra da bu hastaların yaklaşık olarak dörtte birinde hastane komplikasyonlarının geliştiği ve beraberinde mortalitenin arttığı gözlenmiştir (4). Komplikasyonların gelişmesi, hastanede kalış süresini arttırmada önemli rol oynamaktadır (5-7). HKS’nin uzamasının öngörülmesinde komplikasyonların en önemli belirleyici olduğu, bunun yanı sıra ISS, şok, ateşli silah yaralanmaları, beyin hasarlanması, YBÜ’ye kabul edilme ve yandaş hastalıkların ise öngörüde daha az öneme sahip olarak bulunduğu belirtilmiştir (6). Çalışmamızda, komplikasyon gözlenen hastalarda MV süresi, YBÜ ve hastanede kalış sürelerinin daha uzun olmasının yanı sıra, mortalite oranlarının da daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Sağlık alanındaki gelişmeler, ciddi yaralanmaları olan hastalara daha fazla tıbbi destek sağlanması ile sağkalımın yanı sıra komplikasyon gelişme oranlarının artmasına ve HKS’nin uzamasına neden olabilir (5). Travma hastalarında bakım kalitesini iyileştirmek için sadece mortaliteye değil, aynı zamanda komplikasyonları azaltan bakım süreçlerine odaklanılması, HKS’yi kısaltılarak travma merkezlerinde önemli maliyet azalmasına neden olabilir (6).
YBÜ’ye kabul edilen travma hastalarının epidemiyolojik olarak değerlendirildiği bir çalışmada, en sık gözlenen komplikasyonlar arasında pnömoni, idrar yolu enfeksiyonu ve akut solunum sıkıntısı sendromunun (ARDS) yer aldığı; ABH, kardiyak arrest, miyokard enfarktüsü, serebrovasküler olay, derin ven trombozu, PE ve sepsisin de içinde yer aldığı komplikasyonların ise daha az sıklıkta gözlendiği saptanmıştır (4). Komplikasyonların tipi, şiddeti ve organ sistemleri üzerindeki etkisi HKS ve mortalite üzerinde farklı sonuçlara neden olabilir. Cerrahi enfeksiyonlar, sepsis ve pnömoni gibi enfeksiyöz komplikasyonlar hastanede kalış süresini uzatırken, organ sistemlerini etkileyen kardiyovasküler olaylar, böbrek yetersizliği, ARDS ve sepsis gibi komplikasyonlar daha fazla oranda mortaliteyi artırabilir (7). Acil travma cerrahisi geçiren hastalarda mortalite riskinin, majör komplikasyonların (ÇOY, sepsis, ARDS, pnömoni, miyokard enfarktüsü, konjestif kalp yetmezliği, kardiyak arrest, yaygın damar içi pıhtılaşma) ortaya çıkmasıyla belirgin olarak arttığı bildirilmiştir (8). Çalışmamızda, en sık gözlenen komplikasyonun ABH olduğu ve komplikasyonlar arasında mortalite için risk faktörü olarak ABH ve PE’nin yer aldığı belirlenmiştir. ABH’nin prevalansı, hasarlanma ve kanamanın ciddiyetine göre 3 kat kadar değişkenlik gösterebilir ve hemorajik şok ile başvuran hastalarda %42,5 oranında gözlenebilir (9). YBÜ’ye kabul edilen travma hastalarında, PE düşük oranlarda (%3,2) gözlenebilir ve klinik olarak asemptomatik hastalarda sistematik taramanın olmaması bu sonuçta etkili olabilir (10). Günümüzde travma hastalarında PE insidansının azalmasına, erken dönemde mobilizasyonun sağlanması, mekanik kompresyon cihazlarının ve antikoagülan ilaçların kullanımı ile proflaksi yapılması önemli katkı sağlamaktadır. Akut travma veya elektif ortopedi prosedürü için cerrahi geçiren hastalarda, PE’nin klinik özellikleri olanlarda bilgisayarlı tomografi-pulmoner anjiyogram uygulanması ile PE insidansının %0,47 olduğu ve bu hastaların sadece %76’sına tromboprofilaksi uygulandığı ve en yaygın görülen risk faktörleri arasında hipertansiyon, obezite ve kardiyovasküler hastalıkların yer aldığı saptanmıştır (11). Bununla birlikte, majör travmadan sonra hastaların %44’ünde unfraksiyone heparin profilaksisi uygulanmasına rağmen, PE’nin tüm ölümlerin %11,9’unu oluşturduğu gözlenmiştir. Hasarlanmanın şiddeti, yandaş hastalıklar ve VKİ mortaliteye neden olan PE için önemli risk faktörleri olarak belirlenirken, hasarlanma bölgesinin PE için önemli bir risk faktörü olmadığı saptanmıştır (12). Çalışmamızda ise yaş, ABH, hasarlanma şiddeti ve ciddi kafa travmasını içeren risk faktörlerinin varlığında PE’nin mortaliteyi arttırdığı gözlenmiştir. PE insidansını, eşlik eden yandaş hastalıklar ve obezite arttırabilir, ancak mortaliteye etkisi diğer komplikasyonlar ve travmanın özelliklerine bağlı olarak değişken olabilir.
Travma hastalarında komplikasyonların mortalite üzerine etkileri göz önüne alındığında, etiyolojik faktörlerin ortaya konulması, önleyici stratejilerin ve tedavilerin belirlenmesinde oldukça önemlidir. Resüsitasyon yapılan travma hastalarında erken dönemde komplikasyonlara bağlı gelişen mortalitenin öngörülmesinde, plazma laktat düzeylerinin sık olarak değerlendirilmesi yol göstericidir (13). Bununla birlikte, tek başına asit-baz dengesindeki değişikliklerin 72 saat içinde gözlenen komplikasyonların öngörülmesinde yararlı olduğu ve geç komplikasyonların öngörülmesinde etkili olmadığı belirlenmiştir (14). Koagülasyon bozuklukları hem kanamaya bağlı erken mortaliteyi hem de travmatik beyin hasarı, sepsis, trombotik olaylar ve organ yetmezliği ile ilişkili geç mortaliteyi arttırmaktadır (15). Ciddi travması olan hastalarda tek bir fizyolojik sistemin değerlerinin kullanılmasına göre koagülasyon bozukluğu, kanama, asit-baz dengesi değişiklikleri ve yumuşak doku hasarını da içerecek şekilde farklı fizyolojik sistemlerin birlikte değerlendirilmesi, erken ve geç komplikasyonların daha iyi düzeyde öngörülmesini sağlayabilir (14). Travma şiddetini değerlendirmeyi amaçlayan skorlama sistemleri de hem sağkalımı öngörmede hem de ilk değerlendirmede yol göstericidir. Majör travma hastalarının tanımlanmasında kullanılan ISS, travma sırasında etkilenen anatomik bölgelerde, hasarlanma şiddetinin belirlenmesine yardımcı olur. RTS ve TRISS ise ISS ile birlikte hastanın fizyolojik özelliklerinin değerlendirilmesine olanak sağlar. Bu skorlama sistemleri arasında TRISS, geriatrik travma olgularında mortalitenin öngörülmesinde en güçlü belirleyici olarak bulunmuştur. Fizyolojik ve anatomik parametrelerin birlikte kullanılmasının, sonuçların belirlenmesinde daha etkili olabileceği gösterilmiştir (16). Travma hastalarında ISS’nin yeterliliği tek başına değerlendirildiğinde, fizyolojik risk faktörü bulunmayan ve ISS≥16 olan hastalarda mortalite oranının düşük olduğu, fizyolojik risk faktörü sayısının artmasıyla mortalitenin nerdeyse doğrusal bir artış gösterdiği belirlenmiştir (17). Travma ekibinin harekete geçmesinin gerekliliğinin, sadece ISS≥16 olarak tanımlanması hayat kurtarıcı girişimlere gereksinimi veya anormal vital fonksiyonları olan önemli sayıda hastanın dikkate alınmasını önleyebilir (18). Majör travmayı belirlemede kullanılan standart tanımlamalara (ISS>15 ve RTS<7,84) göre majör travmanın yeni bir göstergesi olan travma girişimi gereksinimi ölçütlerinin, komplikasyonlar ve HKS ile güçlü bir ilişkisinin olduğu, rezervlerin tükenmesinin belirlenmesinde daha etkin rol aldığı belirtilmiştir (19). Bu nedenle, travma hastalarının tek bir parametre ile değil, fizyolojik ve anatomik değişkenlerin de içinde yer aldığı ve yapılan girişimlerin dikkate alındığı protokoller doğrultusunda düzenli aralıklarla değerlendirilmesi uygun bir yaklaşım olacaktır.
Hastaların YBÜ’ye kabul edilmeleri sonuçların değişmesine neden olabilir ve YBÜ’de gelişebilecek komplikasyonları, mortaliteyi ve travma şiddetini öngörmek için daha çok sayıda fizyolojik değişkeni içeren farklı skorlama sistemleri bulunmaktadır. Bu sistemlerin prognozu belirlemedeki etkinliği farklı çalışmalarda karşılaştırılmış ve çoklu travması olan YBÜ’de tedavi edilen hastalarda, hastane içi mortalitenin öngörülmesinde skorlama sistemleri yeterli düzeyde belirleyici olmasına rağmen, SAPS III’ün (Basitleştirilmiş Akut Fizyoloji Skoru) APACHE IV skoruna göre daha duyarlı ve ayırt edici olduğu belirtilmiştir (20). Travma hastalarında mortalitenin öngörülmesinde TRISS ve APACHE III skorlarının karşılaştırıldığı çalışmada, her iki skor mortaliteyi öngörmede aynı doğruluğa sahip olmasına rağmen, TRISS modelinin daha kolay hesaplanması, travma özelliklerini dikkate alması ve hasta bakım kalitesinden bağımsız olması nedeniyle daha uygulanabilir olduğu düşünülmüştür (21). YBÜ’nde 48 saatten fazla kalması gereken, kritik hastalarda APACHE II skorunun, TRISS ve ISS’na göre mortaliteyi tahmin etmede en iyi öngörücü olduğu ve bunun nedeninin fizyolojik ve biyokimyasal verilere APACHE II’de daha fazla yer verilmesi olabileceği bildirilmiştir (22). Çalışmamızda, APACHE II, ISS, RTS, TRISS ve GCS (≤8) skorlarının mortaliteyi öngörmede etkili bulunmasında, çalışmaya alınan hastaların hem YBÜ gereksinimine ihtiyacı olması hem de çoklu travmaya sahip olmaları rol almış olabilir.
Komplikasyonların gelişmesinde yaş, cinsiyet, yandaş hastalıklar, yaralanma bölgesi ve şiddeti gibi değiştirilemeyen etiyolojik risk faktörlerinin de etkisi olabilir (4,5). Erkeklerde, komplikasyonların kadınlara göre daha sık gözlendiği ve travmatik SSS hasarının bulunmasının komplikasyonlar için önemli bir öngörücü olduğu bildirilmiştir (5). İleri yaşta olunmasının mortalite, son-organ yetmezliği ve trombo-embolik komplikasyonlar ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte, 45 yaşın üzerinde olunmasının, ölüm riskinin yanı sıra bası yarası ve böbrek yetersizliği için önemli bir kırılma noktası olduğu belirtilmiştir (23). Çalışmamızda, yaş ve yandaş hastalıkların gözlenmesinin komplikasyonların gelişimi için risk faktörü oluşturmadığı, ancak mortalite için yaşın bir risk faktörü olduğu saptandı. Bununla birlikte, yaşlı travma hastalarında sonuçların belirlenmesinde yaş, tek başına bir ölçüt değildir ve yaralanma şiddeti, eşlik eden yandaş hastalıklar ve ilaçlar gibi değişkenler de önemli role sahiptir (24). Travması olan veya ortopedik cerrahi girişim geçiren hastalarda iki veya daha fazla yandaş hastalığın bulunması, mortalite insidansını önemli ölçüde arttırmaktadır (11). Yandaş hastalığın şiddetinin artmasının, yaşlı ve ISS<16 olan künt travma hastalarında daha yüksek hastane mortalitesi ile ilişkili olduğu belirlenmiştir (25). Yandaş hastalıklar ve yaşlanma ile gözlenen fizyopatolojik değişiklikler nedeniyle bu hastaların yönetimi güç olacaktır. Majör travması olan ve ilk tedavileri travma merkezinde başlatılan hastaların travma merkezi olmayan yerlerde yönetilenlere göre yaşları daha ileri olmasına rağmen, mortalite oranının daha düşük olduğu gözlenmiştir (26). Genç hastalarda tedavi merkezinin türünün mortaliteyi etkilemediği, 60 yaş üzerindeki hastaların travma merkezinde yönetilmeleri ile mortalite oranlarının daha düşük olduğu gözlenmiş ve özellikle yaşlı hastaların travma merkezlerinde tedavi edilmesi önerilmiştir (27).
Sonuç
Çalışmamıza alınan travma hastalarında, yaş, travma ve kafa travması şiddetinin artması ve beraberinde ABH ve PE risk faktörlerinin bulunması, mortaliteyi arttırmıştır. Majör travması olan hastalarda, yoğun bakım ünitesine kabul edildikten sonra hem hastaya ait risk faktörlerinin hem de komplikasyonların mortaliteyi birlikte artırabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Mortaliteyi öngörmek ve komplikasyonların önleyici tedaviler ile azaltılmasını sağlamak için hastaların, klinik ve laboratuvar verilerini de içeren modeller doğrultusunda değerlendirilmesi yararlı olacaktır.
Etik Kurul Onayı: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Etik Kurul onayı alınmıştır (Tarih: 11.03.2019 ve karar no: 05-392-19).
Hasta Onayı: Retrospektif çalışmadır.
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulunun dışından olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
Yazarlık Katkıları
Cerrahi ve Medikal Uygulama: M.K.B., S.K.E., V.B., Konsept: S.K.E., M.K.B., Dizayn: M.K.B., A.A.Y., Veri Toplama veya İşleme: P.K., S.K.E., Analiz veya Yorumlama: S.K.E., M.K.B., A.A.Y., Literatür Arama: S.K.E., V.B., P.K., Yazan: S.K.E., M.K.B., A.A.Y.
Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.
Finansal Destek: Yazarlar bu çalışma için mali destek almadıklarını beyan etmişlerdir.