Elastofibroma Dorsi: Tek Merkez Deneyimi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
P: 264-268
Ağustos 2021

Elastofibroma Dorsi: Tek Merkez Deneyimi

J Ankara Univ Fac Med 2021;74(2):264-268
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 15.12.2020
Kabul Tarihi: 22.03.2021
Yayın Tarihi: 25.05.2021
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Elastofibroma dorsi nedeniyle opere edilen hastalarımızda tanı, takip, cerrahi tedavi ve sonuçları konusundaki deneyimlerimizi ortaya koymayı amaçladık.

Gereç ve Yöntem:

Cerrahi rezeksiyon uygulanan elastofibroma dorsi tanılı 25 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Yaş, cinsiyet, taraf, semptom, özgeçmiş, meslek, boyut, dren takip zamanı ve postoperatif komplikasyonlar analiz edildi. Hastalar ayrıca patoloji raporunda yer alan lezyon boyutlarının üçünün (en, boy, yükseklik) çarpımı sonucu elde edilen hacim baz alınarak, <200 cm3 (Grup 1) ve 200 cm3≤ (Grup 2) olarak 2 gruba ayrıldı.

Bulgular:

Ortalama yaş 54,62±7,02 idi. Yirmi bir hastanın 4’ü (%19) erkek, 17’si (%81) kadındı. On bir (%52,4) kişi ev hanımı, 6 (%28,6) kişi işçi idi, 4 (%19) kişi kol kuvveti gerektirmeyen meslek yapmaktaydı. Lezyon hacim artışı ile dren sonlandırma zamanı arasında istatistiksel olarak anlamlı olmayan (p=0,563, r=0,134) doğru orantı vardı. Hiçbir hastamızda nüks gözlenmedi. Hiçbir hastamızda ağrı dışında postoperatif komplikasyon gözlenmedi.

Sonuç:

Semptomatik elastofibroma dorsi olgularının tedavisinde total cerrahi rezeksiyon etkili ve yeterli bir tedavi yöntemidir.

Giriş

Elastofibroma dorsi (ED) bağ dokusunun nadir görünen iyi huylu bir tümörüdür (1-4). Yavaş büyümeye eğilimlidir ve sıklıkla skapula alt ucu ile toraks duvarı arasında yerleşim gösterir (1,5,6). Orta, ileri yaş ve kadın cinsiyette daha sık gözlenir (6). En sık semptomu sırtta palpabl kitle ve hareket sırasında ağrıdır (4). Kesin etiyolojisi tartışmalı bir konudur. Etiyolojide en çok mikrotravma, genetik faktörler ve fibroelastik dokudaki değişimler sorumlu tutulmaktadır (4). Belli bir boyuta ulaşmadan semptom vermediği için çoğunlukla asemptomatiktir. Tüm kesimler tarafından kabul görmüş bir tanı-tedavi algoritması yoktur ve konu hakkında literatür genel olarak münferit olgu sunumları ve daha az sayıda kısıtlı sayıdaki serilerden oluşmaktadır. Sempatik olgularda tedavi için cerrahi rezeksiyon tercih edilirken asemptomatik olgulara yaklaşım konusu tartışmalıdır (7).

Çalışmamızda klinik pratikte az rastlanan bu durumla alakalı tanı, takip, cerrahi tedavi ve sonuçları konusundaki deneyimlerimizi ortaya koymayı amaçladık.

Gereç ve Yöntem

Hasta Seçimi ve Genel Özellikler

Ocak 2010 - Mayıs 2020 tarihleri arasında Kocaeli Üniversitesi Hastanesi Göğüs Cerrahisi Kliniği’nde subscapular alandan rezeke edilen ED tanılı 25 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Verileri yetersiz olan, işlem sonrası düzenli takiplerini kliniğimizde yaptırmamış olan hastalar çalışma dışında bırakıldı ve kalan 21 hastanın verileri analiz edildi. Çalışmamızda kullanılan verilere hasta dosyalarından, hastane radyolojik görüntüleme sistemleri üzerinden ve hastalarla yapılan telefon görüşmeleri ile erişildi. Yaş, cinsiyet, taraf, semptom, özgeçmiş, meslek, boyut, dren takip zamanı ve postoperatif komplikasyonlar analiz edildi. Hastalar ayrıca patoloji raporunda yer alan lezyon boyutlarının üçünün (en, boy, yükseklik) çarpımı sonucu elde edilen hacim baz alınarak <200 cm3 (Grup 1) ve 200 cm3< (Grup 2) olarak 2 gruba ayrıldı. Tek lezyon boyutunun kullanıldığı durumlarda, patoloji raporunda en, boy ve yükseklikten en büyük olan uzunluk kullanıldı. Bilateral lezyonların dahil olduğu analizlerde, tek boyut kullanılması gerekli alanlarda büyük olan boyut verisi tercih edildi. Postoperatif komplikasyonların değerlendirilmesinde ilk 30 gün erken, 30 günden sonraki dönem geç komplikasyon olarak kabul edildi.

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Olmayan İşlemler Etik Kurulu’nun 02.12.2020 tarih ve 2020/336 sayılı onayı alındı. Tüm hastalardan onam alındı.

Cerrahi İşlem ve Takip

Hastalarımızın tamamı semptomatikti ve radyolojik görüntülemede en az bir tarafta 5 cm’nin üzerinde boyuta sahip lezyon vardı. Bilateral lezyonu olan hastalarda semptomatik olan taraf/taraflara operasyon yapıldı, semptomatik olmayan taraf takip edildi. Operasyon öncesinde hemogram, koagülometri, serum biyokimya tetkikleri yapıldı. Elektrokardiyografi görüldü. Kliniğimize başvuru yaptığında hastaların büyük bölümünün radyolojik görüntülemesi [Toraks bilgisayarlı tomografi (BT), Toraks manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ya da ultrasonografi (USG)] mevcuttu, olmayanlara radyolojik görüntüleme yapıldı. Genel anestezi altında prone pozisyonda scapulanın alt ucunun yaklaşık 2-4 cm distalinden yapılan insizyonla lezyona ulaşıldı. Lezyon künt ve keskin diseksiyonla ve elektrokoter yardımıyla total olarak çıkartıldı. Operasyon sahasının drenajı için 1 adet dren yerleştirildi. Fizik muayenede insizyon ve operasyon sahasında postoperatif değişiklik dışında patoloji saptanmaması, 24 saatte 50 cc’den az ve hemorojik olmayan drenaj gözlenmesi, düz-yan akciğer grafisinde operasyon sahasında belirgin patoloji gözlenmemesi sonrası dren sonlandırıldı. Bilateral lezyonu olan hastaların operasyonu, postoperatif ağrı ve her iki üst ekstremitenin kullanılamaması nedeni ile hayat kalitesinin düşmemesi için iki seansta (1 ay sonra) yapıldı. Hastalar 1., 3. haftada, 3. ayda ve sonrasında yıllık takibe alındı. Üç yılın sonunda isteyen hastalar takipten çıkartıldı. Takiplerde gerekli durumlarda ve bilateral olgularda cerrahi eksizyon yapılmayan taraf için düz-yan akciğer grafisi ya da USG tetkikleri yapıldı.

İstatistiksel Analiz

İstatistiksel değerlendirme, IBM SPSS 20.0 (SPSS Inc., Chicago, IL, USA) paket programı ile yapıldı. Normal dağılıma uygunluk testi Kolmogorov-Smirnov testi ile değerlendirildi. Normal dağılım gösteren nümerik değişkenler ortalama +/- standart sapma, normal dağılım göstermeyen nümerik değişkenler medyan (25. persantil - 75. persantil), kategorik değişkenler ise frekans (yüzdelikler) olarak verildi. Kategorik ve nümerik değişkenler arasındaki ilişkiler ki-kare analizi ve non-parametrik kolerasyon testleri ile değerlendirildi p<0,05 istatistiksel olarak önemlilik için yeterli kabul edildi.

Bulgular

Ortalama yaş 54,62±7,02 yıldı. Yirmi bir hastanın 4’ü (%19) erkek, 17’si (%81) kadındı. On iki (%57,1) kişiye sağdan, 3 (%14,3) kişide soldan, 6 (%28,6) kişiye bilateral taraftan eksizyon yapıldı. Hastalardan 16’sında (%76,19) Toraks BT, 6’sında (%28.57) MRG, 4’ünde (%19,05) USG tetkiki başvuru anında vardı ya da tarafımızca yaptırıldı. Radyolojik görüntülemelerde 15 (%71,4) kişide bilateral, 4 (%19) kişide sağ, 2 (%9,5) kişide sol tarafta ED saptandı. Tüm hastalarımız semptomatikti. On sekiz (%85,7) kişide ağrı, 3 (%14,3) kişide şişlik görüntüsü esas başvuru nedeni idi. Şişlik semptomu olsun olmasın tüm hastalarda ağrı semptomu vardı. Meslek grupları incelendiğinde, 11 (%52,4) kişi ev hanımı, 6 (%28,6) kişi işçi, 4 (%19) kişi kol kuvveti gerektirmeyen meslek yapmaktaydı.

Ortalama lezyon boyutu 9,60±2,38 cm idi. Dokuz (%42,9) kişinin boyut çarpımları sonucu elde edilen lezyon hacmi 200 cm3’ün altında, 12 (%57,1) kişinin ise 200 cm3’ün üzerindeydi. Ortanca hacim 234 (143,5-433,13) cm3 idi. Ortalama dren sonlandırma zamanı 3,33±1,01 gündü. Lezyon hacim artışı ile dren sonlandırma zamanı arasında istatistiksel olarak anlamlı olmayan (p=0,563, r=0,134) doğru orantı vardı (Şekil 1). Ortanca taburculuk zamanı postoperatif 4. gündü. Ortalama takip zamanı 50,06±4,12 aydı. Hiçbir hastamızda nüks gözlenmedi. Hiçbir hastamızda ağrı dışında postoperatif komplikasyon gözlenmedi. Bu nedenle lezyon hacmi ile postoperatif komplikasyon arasında ilişki analiz edilemedi.

Hacim grupları (Grup 1, grup 2) arasında ortalama yaş, cinsiyet dağılımı, özgeçmiş özellikleri, meslek dağılımı, başvuru semptomu, radyolojik görüntülemede saptanan taraf, operasyon tarafı, dren takip süresi açısından anlamlı istatistiksel fark saptanmadı (Tablo 1).

Tartışma

ED ilk olarak 1961 yılında Jarvi and Saxen tarafından tanımlanmıştır (4). ED tipik olarak scapula alt ucu ile kotlar arasında yer alır ve M. latissumus dorsi, M. subscapularis, M. rhomboideus ile M. serratus anteriyor tarafından çevrelenebilir. Sıklıkla orta, ileri yaşta gözlenir (8).  Çalışmamızda ortalama yaş 54,62 yıldı ve lezyonların tamamı tipik lokalizasyondaydı.

Bazı çalışmalarda insidansı %0,23 olarak bildirilse de gerçek insidansı beklenin üzerindedir (8). Öyle ki otopsi çalışmalarında %16-%24,4 oranında rastlandığı bildirilmiştir (1,7,9). Ayrıca tomografi görüntülemelerinde insidental rastlanma oranı %2-%2,73, 65 yaş üzerinde ise %5,8 olarak bildirilmiştir (9). Klinik çalışmalarda %10-%25 bilateral oran bildirilmekte (5,6,10) olup buna karşın bazı radyolojik görüntüleme çalışmalarında bu oran daha yüksek saptanmıştır (9). Ülkemizde yapılan, 4.074 hastanın toraks BT görüntülerinin analiz edildiği bir çalışmada ED saptanan hastaların %51,4’ünde lezyonların bilateral olduğu bildirilmiştir (9). Çalışmamızda taraflar arası boyut farkı olmakla birlikte, lezyonlar radyolojik görüntülemelerde %71,4 oranında bilateraldi.

Etiyolojide farklı teoriler öne sürülmekle birlikte birçok faktörün etkili olduğu söylenebilir (3). Başlıca kabul gören görüş mikrotravma ve  elastin dejenerasyondur (11). Bu nedenle özellikle kol kuvveti ile çalışan mesleklerde daha sık olması beklenmektedir (7). Ülkemizde yapılan bir çalışmada en sık ev hanımlarında gözlenmiştir (4). Bir otopsi çalışmasında %81 oranında elastofibrom benzeri değişiklikler saptandığı bildirilmiş ve bu durum artan yaşla ilişkilendirilmiştir (4). Etiyolojide öne sürülen teorilerden biriside genetik sebeplerdir (12). ED’nin %30-%32 oranında ailesel olduğu bildirilmiştir (4,13). Hastalarımızın çoğunluğunu ev hanımları oluşturmaktaydı. Hastalarımız orta-ileri yaş grubundaydı. Hastalarımızın büyük bölümünde, hastalığın toplumdaki farkındalığının düşük olması nedeni ile ebeveynlerden bilgi geçişi yoktu ve bu sebeple pozitif aile öyküsü değerlendirilmesi yapılamadı.

ED sıklıkla asemptomatiktir. Genellikle 5 cm ve üzerinde boyuta ulaştığında semptom verir (6). En sık başvuru semptomları ise ağrı ve görsel şişliktir (4). Bunlar dışında diskomfor, hareket kısıtlılığı da gözlenebilir (11). Çalışmamızda tüm hastalarımız semptomatikti ve en sık semptom ağrı, ikinci sıklıkta şişlik görünümüydü. Hiç bir hastamızda hareket kısıtı yoktu.

ED için radyolojik görüntülemelerin tanı değeri yüksektir (14). Bu nedenle ED tanısında radyolojik görüntüleme yöntemleri kullanılmakta ve klinik özelliklerle desteklenmektedir. Klinik ve radyolojik görünüm tipikse biyopsi önerilmemekte, ayırıcı tanıda yer alan hastalıklarla alakalı bir şüphe varsa önerilmektedir (5,15). Tanısal görüntülemede MRG’nin  BT’ye ve USG’ye üstünlüğü bulunmaktadır (11,16). Bazı münferit olgu sunumu çalışmalarında ise pozitron emisyon tomografi/bilgisayarlı tomografide (PET-BT) ED’nin hafif-orta düzeyde flor (F)-18-florodeoksiglukoz (FDG) ya da galyum (Ga)-68 uptake’i göstererek yanlış sonuçlara neden olabileceği bildirilmektedir (17,18). Sebep olarak artmış vaskülarizasyon ve metabolizmanın neden olabileceği düşünülmektedir (19). Operasyon öncesinde hastalarımızın tamamında MRI, BT yada USG tetkiklerinden biri yada birkaçı ile görüntüleme yapılmıştı. Hiçbir hastamıza tanısal amaçlı PET-BT çekilmedi, histopatolojik örnekleme için operasyon öncesinde biyopsi alınmadı. MRG’nin tanısal üstünlüğü olmasına karşın çalışmamızda daha az kullanılmasının sebebinin BT’nin de çoğunlukla tanısal amaçlı yeterli olmasından kaynaklı olduğunu düşünmekteyiz (Şekil 2).

ED’nin kesin bir takip-tedavi algoritması yoktur. Özellikle semptomatik olduğunda kabul gören tedavi seçeneği total eksizyondur (3,7). Çalışmamızda cerrahi endikasyon koyduğumuz tüm hastalarımızın lezyon boyutu 5 cm’nin üzerindeydi. Fakat endikasyon kararımızda radyolojik görüntülemedeki boyutlardan çok hasta semptom ve kliniği daha etkiliydi. Asemptomatik olguların takip-tedavi hususunda farklı görüşler vardır ve genellikle 5 cm’nin altındaki asemptomatik olgularda cerrahi düşünülmemektedir (1,2,3,7,20). Bu kararda asemptomatik olgularda malign transformasyon gözlenmemesi etkili olabilir (9). Bilateral ED sahip olgularımızda semptomatik olmayan tarafa cerrahi uygulanmayarak takibe aldık.

Bazı çalışmalarda bulgular sunulurken radyolojik görüntüleme yöntemleri ile hesaplanmış boyut verisi sunulmaktadır. Bu boyutlar tetkiki yorumlayan kişiden kişiye göre farklılık gösterebilmektedir ve genellikle tek boyutlu olarak ifade edilmektedir. Bu durumların çalışmaların eksik yönleri olduğunu düşünmekteyiz. Bu nedenle çalışmamızda patoloji raporlarında yer alan boyutları dikkate alarak daha objektif verileri kullandık. Ayrıca 3 boyutlu verilere göre oluşturduğumuz gruplamaları da (Grup 1 ve grup 2) analizlerimizde kullandık. Çalışmamızda ortalama lezyon boyutları 9,60x7,92x3,53 cm idi. Ülkemizde yapılmış çalışmalarda ortalama lezyon boyutu 10,38 cm (9), 8,7 cm (4), 9x6x3 cm (13) olarak bildirilmiştir.

Cerrahi rezeksiyon sonrasında postoperatif komplikasyon nadir gözlenir (6). En sık postoperatif komplikasyonlar hematom, seroma, yara yeri enfeksiyonu ve ağrıdır (4,9). Bir çalışmada postoperatif hematom oluşumuna etki edebilecek faktörler analiz edilmiş; yaş, hipertansiyon, semptom ve operasyon sırasındaki kanama ile hematom oluşumu arasında ilişki bulunamamışken, hematom oluşumu bir tek kitle çapıyla ilişkili bulunmuştur (21). Aynı çalışmada hematom gelişen grubun ortalama lezyon boyutunun daha büyük olduğu (p=0,02), hematom gelişen grubun drenli takip süresinin daha kısa olduğu (p=0,01) görülmektedir (21). Çalışmamızda lezyon boyutları literatürde bildirilenlerin altında olmamasına rağmen hiçbir hastamızda ağrı dışında herhangi bir postoperatif komplikasyonla karşılaşmadık. Bunun sebebinin işlem esnasında hemoroji kontrolü açısından dikkatli çalışmamız ve operasyon bölgesinde yer alan drenimizi sonlandırma zamanı kararı açısından aceleci davranmamız olduğunu düşünmekteyiz. Bu nedenle yatış süremiz benzer çalışmalara göre daha uzundu (6,7). Çalışmamızda lezyon boyutu ile drenli takip süresi arasında rakamsal bir doğru orantı saptanmış olsada istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.

ED cerrahisi sonrası %0-%4 oranlarında nüks gözlenmekte ve tam olmayan rezeksiyonlarla ilişkilendirilmektedir (4,5,20). Sahin ve Gul (7) 57 hastalık çalışmasında 1 hastada operasyon bölgesinden rekürrens bildirilmiştir. Keskin’in (20) 31 hastalık çalışmasında nüks bildirilmemiştir. Çalışmamızda operasyon sonrasında nüks gözlenmedi. Bir hastamızda ise bize başka bir merkezde yapılan operasyon sonrası nüks nedeni ile başvurdu ve tam rezeksiyonla başarılı sonuç alındı. Tek tarafına rezeksiyon yapmadığımız bilateral lezyonlu hastalarımızda, takip sürecinde lezyon boyut artışı ya da semptom oluşması gözlenmedi.

Cerrahi uygulanan olguların takibi konusunda yazarlar arasında kesinleşmiş bir süre yoktur (12). Az sayıdaki çalışmada 1,5 yıl, ya da 5 yıl gibi takip süreleri önerilmiş, diğer çalışmalarda ise böyle bir süre önerilmeyip sadece kendi çalışmalarında hesaplanmış süreler bildirilmiştir (12). Takiplerde radyolojik görüntüleme yöntemlerinden, özellikle USG ve gerekli hallerde MRG’den yararlanılabilir (20). Cerrahi sonrası en az 3 yıl hastalarımızı takip etme çabasındayız.

Sonuç

ED tanısında fizik muayene ve radyolojik görüntüleme genellikle yeterli kanaati oluşturur. Ayırıcı tanı açısından şüpheli olan olgularda biyopsiden yararlanılabilir. Asemptomatik olgular takip edilebilir. Semptomatik olan olguların tedavisinde ise total cerrahi rezeksiyon etkili ve yeterli bir tedavi yöntemidir.

Etik

Etik Kurul Onayı: Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Girişimsel Olmayan İşlemler Etik Kurulu’nun 02.12.2020 tarih ve 2020/336 sayılı onayı alındı.

Hasta Onayı: Operasyon öncesi hastalardan onay alınmıştır.

Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulunun dışından olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.

Yazarlık Katkıları

Cerrahi ve Medikal Uygulama: S.H.F., E.A., T.S., A.G., Konsept: S.H.F., E.A., T.S., A.G., Dizayn: S.H.F., E.A., T.S., A.G., Veri Toplama veya İşleme: S.H.F., E.A., T.S., A.G., Analiz veya Yorumlama: S.H.F., E.A., T.S., A.G., Literatür Arama: S.H.F., E.A., T.S., A.G., Yazan: S.H.F., E.A., T.S., A.G.

Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.

Finansal Destek: Yazarlar tarafından finansal destek almadıkları bildirilmiştir.

References

1
Yenigün BM, Yildiz O, Yüksel C, et al. Elastofibroma dorsi: 11 olgunun analizi ve literatürün gözden geçirilmesi [Elastofibroma dorsi: report of 11 cases analysis and review of the literature]. Tuberk Toraks. 2014;62:85-88.
2
Kuzucuoğlu M. Göğüs Duvarının Nadir Görünen Tümörü; Elastofibroma Dorsi. Balıkesir Sağlık Bilimleri Dergisi. 2017;6:75-78.
3
Köksel O, Özgülder A, Özer C, et al. Elastofibroma Dorsi: Olgu Sunumu. Türk Gö¤üs Kalp Damar Cerrahisi Dergisi. 2005;13:279-282.
4
Deveci MA, Özbarlas HS, Erdoğan KE, et al. Elastofibroma dorsi: Clinical evaluation of 61 cases and review of the literature. Acta Orthop Traumatol Turc. 2017;51:7-11.
5
Bartocci M, Dell’Atti C, Meacci E, et al. Clinical features, imaging findings, treatment aspects of elastofibroma dorsi and long-term outcomes after surgical resection. Eur Rev Med Pharmacol Sci. 2017;21:2061-2068.
6
Criscione A, Palmucci S, Calvo D, et al. Elastofibroma dorsi and the thoracic surgeon: experience with 13 patients. Future Oncol. 2015;11(24 Suppl):47-50.
7
Sahin M, Gul VO. Is it necessary to always resect elastofibroma dorsi? ANZ J Surg. 2020 Dec 1.
8
Di Vito A, Scali E, Ferraro G, et al. Elastofibroma dorsi: a histochemical and immunohistochemical study. Eur J Histochem. 2015;59:2459.
9
Tepe M, Polat MA, Calisir C, et al. Prevalence of elastofibroma dorsi on CT: Is it really an uncommon entity? Acta Orthop Traumatol Turc. 2019;53:195-198. 
10
Yarıkkaya E, Sayılgan AT, Özcan D. Elastofibromda Tru-Cut Biyopsinin Rolü:5 Olgu. Haseki Tıp Bulteni. 2012;50:146-149.
11
Oliva MS, Smimmo A, Vitiello R, et al. Elastofibroma dorsi: What’s new? Orthop Rev (Pavia). 2020;12(Suppl 1):8708. 
12
Scamporlino A, Ruggiero C, Aramini B, et al. Surgery for elastofibroma dorsi: optimizing the management of a benign tumor-an analysis of 70 cases. J Thorac Dis. 2020;12:1884-1894.
13
Cinar BM, Akpinar S, Derincek A, et al. Elastofibroma dorsi: Nadir görülen bir omuz ağrisi nedeni [Elastofibroma dorsi: an unusual cause of shoulder pain]. Acta Orthop Traumatol Turc. 2009;43:431-435. 
14
Başaran C, Dönmez FY, Öztürk A, et al. Elastofibroma Dorsi’de MRG Bulguları. Fırat Tıp Dergisi. 2009;14:65-68.
15
Tsubakimoto M, Yamashiro T, Tsuchiya N, et al. MRI findings and demographics of elastofibroma dorsi: assessment of diffusion-weighted imaging and contrast enhancement patterns. Acta Radiol. 2018;59:709-715.
16
Minarro JC, Urbano-Luque MT, López-Jordan A, et al. The comparison of measurement accuracy among three different imaging modalities in evaluating elastofibroma dorsi. An analysis of 52 cases. Int Orthop. 2015;39:1145-1149.
17
Fang N, Wang YL, Zeng L, et al. Characteristics of elastofibroma dorsi on PET/CT imaging with (18)F-FDG. Clin Imaging. 2016;40:110-113.
18
Ishiyama M, Vesselle H. 68Ga DOTATATE PET/CT Imaging of Elastofibroma Dorsi. Clin Nucl Med. 2018;43:154-155. 
19
Oporto M, Cepa F, Orta N, et al. Fibroelastic pseudotumor elastofibroma dorsi detected by 18F-FDG PET/CT scan and by postherapy radioiodine SPECT/CT. Rev Esp Med Nucl Imagen Mol. 2018;37:46-49.
20
Keskin H. Nadir Görülen Elastofibroma Dorsi’de Klinik Deneyimimize Dayanarak Tanı Ve Tedavi Algoritması Oluşturulması. Bozok Tıp Derg. 2018;8:18-24.
21
Nagano S, Yokouchi M, Setoyama T, et al. Elastofibroma dorsi: Surgical indications and complications of a rare soft tissue tumor. Mol Clin Oncol. 2014;2:421-424.
2024 ©️ Galenos Publishing House