Risperidon Tedavisi ile Kombinasyon Kullanımda Metilfenidat Tedavisinin Kesilmesine Bağlı Gelişen Akut Distonik Reaksiyon: Bir Olgu Sunumu
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Olgu Sunumu
P: 222-226
Haziran 2024

Risperidon Tedavisi ile Kombinasyon Kullanımda Metilfenidat Tedavisinin Kesilmesine Bağlı Gelişen Akut Distonik Reaksiyon: Bir Olgu Sunumu

J Ankara Univ Fac Med 2024;77(2):222-226
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 25.03.2024
Kabul Tarihi: 14.05.2024
Online Tarih: 12.08.2024
Yayın Tarihi: 12.08.2024
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

Öz

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB), yaygın bir nörogelişimsel bozukluk olup dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve dürtüsellikle karakterizedir. Bu bozukluk genellikle, çocuklarda, karşıt olma karşıt gelme bozukluğu, anksiyete ve duygudurum bozukluklar gibi psikiyatrik bozukluklarla birlikte görülmektedir. Güncel çalışmalar, DEHB ve eşlik eden bozukluklar tedavi etmede atipik antipsikotiklerin psikostimulanlarla birlikte kullanımında artış olduğunu göstermektedir. Ancak, bu kombinasyon tedavisi, ilaç-ilaç etkileşimleri nedeniyle yan etki riskini artırabilmektedir. Bu yan etkilerden biri, özellikle baş ve boyun bölgesinde istemsiz kas kasılmalar ile karakterize bir ekstrapiramidal semptom olan akut distonik reaksiyondur (ADR). Bu olgu raporunda, başlangıçta risperidon ile tedavi edilen ve daha sonra metilfenidat tedavisine başlanan 6 yaşındaki dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tanılı bir erkek hasta sunulmaktadır. Metilfenidatın kesilmesinin ardından, çocukta, ağız ve boyun bölgesindeki istemsiz kas kasılmaları-ADR- gelişmiştir. Metilfenidatın risperidon ile kombinasyon tedavisi sırasında aniden kesilmesi, bir ekstrapiramidal yan etki olan distoniye neden olmuştur. Biperiden tedavisi ile belirtilerde iyileşme gözlemlenmiştir. Metilfenidat ve risperidon arasındaki özellikle dopamin yolaklarını içeren farmakodinamik etkileşimler, ADR gelişiminde rol oynamaktadır. Bu olgu sunumu, psikostimülan ve antipsikotik ilaç kombinasyon değişikliklerinde distoni gibi potansiyel yan etkilerin tanınması ve yönetilmesinin önemini vurgulamaktadır. Ayrıca, hareket bozuklukları riskini azaltmak için ilaçların dikkatli doz ayarlamaları yapılması ve kademeli olarak azaltılması gerekliliğine dikkat çekmektedir. Ek olarak, bu olgu ile birlikte, tedavi kararlarında bireysel risk faktörleri, tıbbi geçmiş ve genetik yatkınlıkların dikkate alınmasının önemi vurgulanmaktadır.