Öz
Amaç
Bu çalışma ile jinekolojik onkoloji hastalarının, kemoterapinin birinci ve dördüncü kür tedavilerine ilişkin sosyal destek düzeylerini karşılaştırmak amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem
Bu araştırma, Ankara Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastaneleri, Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nde Jinekolojik Onkoloji Polikliniği’ne ve servisine başvuran 50 kadının kemoterapinin birinci ve dördüncü kürlerindeki sosyal destek düzeylerini belirlemek amacı ile tanımlayıcı tipte planlanmıştır. Araştırma kriterlerine uygun ve çalışmaya katılmayı kabul eden kadınlara aydınlatılmış onam formu okutulup, imzalatıldıktan sonra “Tanıtıcı Özellikler Formu” ve “Kanser Hastası Sosyal Destek Ölçeği” ile veriler yüz yüze olarak toplanmıştır.
Bulgular
Ölçek puanlaması hesaplanan 50 katılımcının yaş 59,20±10,18, gebelik sayısı 3,18±1,83, doğum sayısı 2,42±1,48, menopoz yaşı 46,86±7,91 olarak değerlendirilmiştir. Ölçek sonucunda ilk skor 130,8±18,23 ve son skor 130,46±17,94 belirlenmiştir. Skor değişimi incelendiğinde -0,34±18,52 olarak bulunmuştur. Araştırmaya katılanların 1. kür ve 4. kür kemoterapi tedavilerine göre karşılaştırıldığında ölçek puanlarında hastaların %26’sında en az >%10 olarak skorda artış tanımladık. Hastalığa ilişkin bilgi derecesi iyi olanlar ile anlamlı bir fark olduğu, hastanın evde kiminle yaşadığı sorusu ile de anlamlıya yakın bir fark olduğu görülmüştür. Diğer değerlendirme kriterlerinde ise anlamlı bir fark bulunamamıştır. Araştırmaya katılanların 1. kür ve 4. kür kemoterapi tedavilerine göre karşılaştırıldığında, ölçek skorunda değişim ve skorda artış görülme durumlarının Pearson korelasyon analizleri incelendiğinde, hastalığa ilişkin bilgi derecesi orta derecede negatif korelasyon gösterdiği belirlenmiştir. Skor değişiminde ise evde kiminle yaşadığı ile orta derecede negatif korelasyon gösterdiği bulunmuştur.
Sonuç
Jinekolojik kanser tanılı kadınların kemoterapi tedavi süreçlerindeki sosyal destek düzeylerinin, gereksinimlerinin belirlenmesi ve bu doğrultuda hasta ailesi ve çevresi ile işbirliği yapılması önerilmektedir.
Giriş
Günümüzün en önemli kronik hastalıklarından biri olan kanser, hastaların yaşam kalitesini sosyal, fiziksel, ekonomik ve psikolojik açıdan olumsuz yönde etkilemektedir (1). Hasta ve yakınlarını kanserin neden olduğu korku, geleceğe yönelik endişe, belirsizliklerin yarattığı stres ve tedavi kaynaklı yan etkiler, yaşam kalitesini önemli seviyede etkilediği bilinmektedir. Tedavi kaynaklı gözlemlenen olumsuzluklara ve yan etkilere rağmen tedavi ve sonrası süreçte hastaların yaşam kalitelerini optimum seviyede tutmak önemlidir (2). Kanser tedavisinde kemoterapi, kan dolaşımı ile vücuda giriş yaparak kanser hücrelerinin kontrolsüz bir şekilde artmasını engeller. Kemoterapi ile hastayı tedavi etmek, yaşamı uzatmak, gelişebilecek semptomları azaltarak yaşam kalitesini olumlu yönde artırmaktır (3). Kemoterapi uygulaması günümüzde artık poliklinik ve gündüz tedavi ünitelerinde yapılabilmektedir (4). Özellikle bu süreçte hastaların sosyal desteğe olan gereksinimleri daha çok görülmektedir (5). Yapılan çalışmalarda; aile üyelerinden alınan duygusal ve sosyal destek sonrasında, bireyin fiziksel ve psikolojik uyum derecesi arasında olumlu bir ilişki görüldüğü ve kanser hastaları için sosyal desteğin faydalı olduğu belirtilmiştir (6-9). Kanser tedavi sürecinde sosyal destek, tedavi sonrası uyumu kolaylaştırmakta, fiziksel ve psikolojik iyileşmeyi desteklemektedir (10).
Bu araştırma ile jinekolojik kanser tanısı alan bireylerin kemoterapinin birinci ve dördüncü kürlerindeki sosyal destek düzeylerinin karşılaştırılarak literatüre katkı sağlanacağı ve bu alanda yapılması planlanan çalışmalara kaynak oluşturabileceği düşünülmektedir.
Gereç ve Yöntem
Verilerin toplanması sürecinde araştırmacılar ile oluşturulan tanıtıcı özellikler formu ve ölçek olarak “Kanser Hastası Sosyal Destek Ölçeği” kullanılmıştır.
Tanıtıcı Özellikler Formu: Bu form, araştırmacılar tarafından literatür bilgisi doğrultusunda 9 (3 doktor, 6 hemşire akademisyen) uzmanın görüşleri alınarak hazırlanmış olup, kadınların yaş, medeni durum, meslek, eğitim durumu, hastalık bilgisi, sosyal destek alma gibi tanıtıcı özelliklerini içermektedir. Toplam 25 sorudan oluşmaktadır.
Kanser Hastası Sosyal Destek Ölçeği: Toplam 35 sorudan oluşmaktadır. Hastaların, yakınlarından alabilecekleri sosyal destek türünü ve düzeyini belirlemek amacıyla planlanan likert tipi ölçek 5 basamaklı derecelendirmelidir. Berrin Eylen tarafından ölçeğin geçerlilik ve güvenilirliği 2002 yılında yapılmıştır. Hastaların ölçekten alabilecekleri toplam en düşük puan 1, en yüksek puan ise 175’tir. Ölçüm aracındaki parametrelerden 13 soru olumsuz, 22 soru olumlu ifadeden oluşmaktadır. Her madde 5’li Likert tipi ölçek üzerinde ve “5” benim durumuma çok uygun, “4” benim durumuma uygun, “3” benim durumuma kısmen uyuyor, “2” benim durumuma uygun değil ve “1” benim durumuma hiç uygun değil şeklinde belirtilmiştir. Algılanan sosyal destek puanı, olumlu alınan puanların toplamı ile olumsuz parametrelerin puanlarının ters çevrilip toplanmasından elde edilen puanların toplamına eşittir. Ölçeğin cronbach alfa kat sayısı 0,92 olarak hesaplanmıştır.
İstatistiksel Analiz
Veriler bilgisayar ortamında SPSS paket programının 22.0 sürümü ile değerlendirilmiştir. Tanımlayıcı veriler sayı, yüzde ve ortalama ile gösterilecektir. Verilerin değerlendirilmesinde sürekli değişkenler Student’s t-testi, kategorik değişkenler ki-kare testi ile değerlendirilmiş ve Pearson korelasyon analizi kullanılmıştır. Elde edilen bulguların anlamlılık seviyesi ve güven aralığı %95 (p<0,05) kabul edilmiştir.
Araştırma için, Ankara Üniversitesi Rektörlüğü Etik Kurul’undan 25.10.2021 tarihinde 185 karar sayısı ile onay alınmıştır.
Bulgular
Ölçek puanlaması hesaplanan 50 katılımcının yaş 59,20±10,18, gebelik sayısı 3,18±1,83, doğum sayısı 2,42±1,48, menopoz yaşı 46,86±7,91 olarak değerlendirilmiştir. Ölçek sonucunda ilk skor 130,8±18,23 ve son skor 130,46±17,94 belirlenmiştir. Skor değişimi incelendiğinde -0,34±18,52 olarak belirlenmiştir (Tablo 1).
Araştırmaya katılanların %46’sı ilkokul ve %32’si lise mezunu, %76’sı çalışmıyor, %70’i İç Anadolu Bölgesi’nde yaşıyor, %50’si evde eşi ile birlikte yaşıyor, %94’ünün sosyal güvencesi var, %82’sinin ailesinde kanser tanısı yok, %98’inin primer tanısı over kanseri, %96’sı 3. evre, %96’sı cerrahi operasyon geçirmiş, %92’si radyoterapi tedavisi almamış, %64’ünün kanser dışı hastalığı yok, %66’sının sürekli kullandığı bir ilaç yok, %98’i hastalık sürecinde çevresinden destek almış, %54’üne eşi ve %2’sine kardeşi destek olmuş. Hastalığı algılama durumu sorulduğunda %84’ü uzun süre tedavi gerektiren bir hastalık olduğunu ifade etmiş. Hastalığa ilişkin bilgi derecesi sorgulandığında (0) bilgisiz, (1), (2), (3), (4), (5) bilgi durumu çok iyi derecelendirmesinde %30’u (2), %54’ü (3), %16’sı da (4) olarak değerlendirmiştir (Tablo 2).
Araştırmaya katılanların 1. kür ve 4. kür kemoterapi tedavilerine göre karşılaştırıldığında ölçek puanlarında hastaların %26’sında en az >%10 olarak skorda artış tanımlanmıştır ve skordaki artışın önemli olduğuna karar verilmiştir. Bu nedenle skorda artış görülen hastalar değerlendirildiğinde hastalığa ilişkin bilgi derecesi iyi olanlar ile anlamlı bir fark olduğu, hastanın evde kiminle yaşadığı sorusu ile de anlamlıya yakın bir fark görülmüştür. Diğer değerlendirme kriterlerinde ise anlamlı bir fark bulunmamıştır (Tablo 3).
Araştırmaya katılanların 1. kür ve 4. kür kemoterapi tedavilerine göre karşılaştırıldığında, ölçek skorunda değişim ve skorda artış görülme durumlarının Pearson korelasyon analizleri incelendiğinde, hastalığa ilişkin bilgi derecesi orta derecede negatif korelasyon gösterdiği belirlenmiştir. Skor değişiminde ise evde kimine yaşadığı ile orta derecede negatif korelasyon gösterdiği bulunmuştur (Tablo 4).
Tartışma
Kadının kanser tanısını alması ile gelişebilecek fiziksel, psikososyal, ekonomik veya cinsel sorunların tümü yaşamı olumsuz yönde etkilemekte ve hastalığa uyumu zorlaştırmaktadır. Yaşama yönelik uyum kavramı değerlendirildiğinde, kadınların tedavi sürecine ilişkin sorunlar ile baş edebilme yeteneklerinin doğrudan ilişkili olduğu görülmektedir (11). Jinekolojik kanserlerin yol açtığı psikolojik, sosyal ve manevi boyuttaki sorunlar, hastaların tedavi ve bakımında destekleyici yaklaşımların kullanılmasını gerektirmektedir. Jinekolojik kanserli kadınlar hastalık sürecinde hem ailelerinin hem de sağlık profesyonellerinin desteğine gereksinim duymaktadırlar. Bu nedenle kanserli hastalara tedavi sürecinde ve sonrasında bilgi vermek, duygusal ve sosyal destek sağlayan girişimlerde bulunmak son derece önemlidir (12). Ayaz ve ark.’nın (13) yaptığı çalışmada, jinekolojik kanserli hastaların algıladıkları sosyal desteğin iyi düzeyde olduğunu ve hastaların öğrenim düzeyi, çalışma durumu, ekonomik durum ve tanısını bilme gibi özelliklerinin algılanan sosyal desteğini etkilediği görülmüştür (12). Bizim yapmış olduğumuz çalışmada da kadınların hastalığa ilişkin bilgi düzeylerinin sosyal destek düzeylerini etkilediği tespit edilmiştir.
Sosyal destekler; informal ve formal olarak değerlendirilmektedir. Yakınlarımız ve yakın iletişim içerisinde destek olan ve katkı sağlayan kişilerin vermiş olduğu destek informal desteği, resmi kurum, kuruluşlar tarafından hizmet veren sivil toplum kuruluşları veya gönüllü olan kuruluşlarca gerçekleştirilen desteklerde formal olarak ifade edilmektedir. Zihinsel ve fiziksel sağlığın önemli göstergelerinden birisidir sosyal destek. Kanser hastalarını kaygı gibi durumlardan sosyal destek koruyabilir ve hastalığın iyileşmesi üzerinde olumlu yönde bir etki geliştirebilir. Gereksinim duyulan sosyal desteğin tipi, kişiye, zamana ve mevcut şartlara göre değişiklik gösterebilir ve hastanın yaşamış olduğu belirsizlik ve yanı sıra korkular sosyal desteğe yönelik gereksinimin artması ile neticelenebilir (13).
Fiziksel olarak değişim yaşayanlar ve kanser tanısı alan hastalar için özellikle duygusal desteğin öneminin kaçınılmaz bir durum olduğu bilinmektedir. Aile üyelerinden alınan duygusal ve sosyal destek sonrasında, bireyin psikolojik ve fiziksel uyum derecesi arasında olumlu bir ilişki görüldüğü ve kanser hastaları için sosyal desteğin faydalı olduğunu belirten birçok çalışma vardır. Ayrıca kanser tanısını belirleme aşamasında verilen sosyal destek ile uzun yaşam arasındaki ilişkiyi gösteren boylamsal çalışmalar sosyal destek ile psikolojik uyum arasında nedensel bir ilişki olduğunu göstermektedir (13).
Bizim çalışmamızda, jinekolojik kanser tanısı alan kadınların kemoterapi tedavi sürecinde 1. kür tedavisi sırasında almış oldukları sosyal destek düzeyi ile 4. kür tedavi sırasında almış oldukları sosyal destek düzeyleri karşılaştırılmıştır. Ölçek puan hesaplamalarına göre hastaların %26’sının ölçek skorunda en az >%10 artış tanımlanmıştır. Skorda artış görülen ve görülmeyen kadınları incelediğimizde, hastanın evde kiminle yaşadığı ile ilgili yakın anlamlı ve hastalığa ilişkin bilgi derecesi ile anlamlı fark bulunmuştur. Ayrıca ölçek skorunda değişim ve skorda artış görülme durumlarının pearson korelasyon analizleri incelendiğinde, hastalığa ilişkin bilgi derecesi orta derecede negatif korelasyon, skor değişiminde ise evde kiminle yaşadığı ile orta derecede negatif korelasyon gösterdiği bulunmuştur.
Dedeli ve ark. (6) tarafından kanserli kişilerin fonksiyonel durumları ve algılanan sosyal desteğin değerlendirildiği çalışmada, kanserli bireylerin fonksiyonel yaşam ölçeği puanları düşük olmasına rağmen, büyük çoğunluğunun sosyal destek ölçeği puanları oldukça yüksek bulunmuştur. Çalışma sonucunda sosyal desteğin kanserli bireylerin genel iyilik hali için bakım kadar yararlı bir kavram olduğu vurgulanmıştır (6).
Kanser tedavi sürecinde kemoterapi kaynaklı semptomların olumsuz durumlara neden olabildiği bilinmektedir. Bu olumsuzluklara karşı sosyal desteğin tampon bir işlev görebileceği düşünülmektedir. Sosyal destek, kemoterapinin neden olduğu stres ile başa çıkmasına ve bunun yanı sıra yaşam kalitelerini de artırmaya yardımcı olmaktadır. Yılmaz ve Vural’ın (14) yaptığı jinekolojik kanserli kadınlarda algılanan sosyal destek düzeyleri ve kemoterapi semptomları arasındaki ilişkinin belirlenmesine yönelik çalışmada, sosyal destek durumunun ülkemizde kanser hastalarında fiziksel ve psikolojik semptom yaşamada önemli bir faktör olduğu sonucuna varılmıştır.
Kanser ve kemoterapi tedavisinin olumsuz yöndeki etkilerinden kaynaklı hastalar; sosyal, psikolojik, ekonomik ve fizyolojik olarak birden fazla sorunla karşılaşmaktadır. Bu sorunlar kadınların yaşam kalitelerini olumsuz yönde etkilemektedir. Çakır ve Nazik’in (15) jinekolojik kanserli kadınların yaşam kalitelerinin belirlenmesine ilişkin yaptığı bir çalışmada bu kadınların; sosyal, psikolojik ve fiziksel iyilik halinin orta düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Sağlık profesyonellerinin tedavi sürecinin yanı sıra hastaların yaşam kaliteleri ve sosyal destek düzeylerini değerlendirmeleri oldukça önemlidir.
Sonuç
Jinekolojik kanser tanısı alan kadınların; tedavi süresince aile ve yakın iletişim halinde olduğu çevrelerinden aldıkları informal sosyal desteğin yaşamlarını ve sağlıklarını olumlu yönde etkilediği bilinmektedir. Bu araştırmadan elde edilen bulgular, jinekolojik kanserli kadınların 1. kür ve 4. kür kemoterapi tedavi süreci karşılaştırıldığında algıladıkları sosyal desteğin orta düzeyde olduğunu, hastanın evde kiminle yaşadığı ve hastalığına ilişkin bilgi düzeyinin sosyal düzeyini etkilediğini göstermektedir. Bu kapsamda, hastalara verilecek sosyal desteğin niteliği ve boyutları hakkında hasta ailesi ve çevresinin bilgilendirilmesinde sağlık profesyonellerine önemli sorumluluklar düşmektedir. Çünkü hastanın hastaneye kabulünden taburculuk sürecine kadar geçen zamanda hasta ve ailesi ile daha çok vakit geçiren sağlık profesyonelleridir. Bu sonuçlar doğrultusunda; jinekolojik kanserli hastaların kemoterapi tedavi süreçlerinde algıladıkları sosyal destek durumunun belirlenmesi ve bu doğrultuda hasta ailesi ve çevresi ile işbirliği yapılması önerilmektedir.